Kadın Psikolojisi

“Kadın olmak” diyerek söze başlamak istiyorum. Birden fazla anlam yüklü ve maneviyatı ağır bir ifade… O, canlılar içerisinde doğurganlığıyla tabiatta özel bir yere sahip olan cinsiyet türü… O, insan ırkında ise özel bir yer edindirilmek zorunda bırakılmış, yüceltilmeyle ötekileştirilme arasında sıkışıp kalmış olandır.

Dünyada evrensel bir şekilde kabul gören “kadınlar günü” ve “kadın hakları” iki farklı duygu uyandırıyor içimde. Neden “erkekler günü” ve “erkek hakları” yok? “Hayvan hakları” bile var… Çocukların kutlandığı “23 Nisan” var, kadınların da günü var da, erkeklerinki nerede? Hayvanlar, çocuklar ve kadınlar üçlemesinin ortak paydası nedir diye düşündükten sonra elde ettiğim sonuç şudur: üçü de istismar edilebilmektedir. Hayvanların kendilerini ifade gücü olmaması ve tamamen farklı bir canlı sınıfını temsil etmeleri nedeniyle sınıflandırılmasını bu noktada anlamlı buluyorum. Dünyada giderek azınlık hale gelmekteler, yaşam alanları işgal ediliyor, türlü nedenlerle katlediliyorlar ve bizlere karşı eşit bir güç terazisinde değiller. Kürk için derileri yüzüldüğünde, av hobisi için kelleleri alınıp duvara asıldığında buna dur demek için örgütlenemiyorlar. Tabii ki bize karşı iyi ki “hayvan hakları” var.

Öte yandan çocukların insan ırkının en masum evresini temsil etmeleri, savunmasızlıkları, hesap kitap olmayan bir yaşam akışına sahip olmaları nedeniyle korunmaya ihtiyaç duydukları bir gerçek. İhtiyaçlarının karşılanması için yetişkinlere olan bağımlılıklarının doğurduğu acizlik, ne yazık ki kimilerinin sömürü, ihmal veya istismarına ortam hazırlayabilmektedir. Para için dilendirilenler, aile planlaması olmaksızın dünyaya gelip sokaklarda perişan olanlar, cinsel tacize uğrayanlar… Tabii ki bize karşı iyi ki “çocuk hakları” var.

Peki “kadın hakları”? İnsan ırkının yetişkin sınıfından olan dişi cinsiyet için oluşturulmuş bir hak hukuk düzeni. Neden? Ne için? Buna gerek var mıydı? Olmalı mıydı? Zaten “insan hakları” var iken, buna bir antiparantez daha açmalı mıydı? Cinsiyete göre hak düzeni oluşturulacak ise “erkek hakları” da olmasın mıydı? Hayır olmasındı! Kadına eziyet eden, kendisinden aşağı gören, tıpkı hayvan ve çocuklardaki gibi onu aciz kılıp ondan her türlü yararlanmaya çalışan erkek olmasaydı, dünya kadınlar üzerine bu kadar odaklanmak zorunda kalmayacaktı. Kadın doğmak bile bir ölüm kalım meselesi olabiliyorken, kız çocuk doğurduğu için kadının canı yine tehlikedeyken, giyim tarzı bir dert, saçı başı makyajı toplum için olayken, yok ‘çok güldün’ yok ‘çok konuştun’lar etrafda kol gezerken, en kapalı giyiminde dahi fizik ölçüleri potansiyel tahrik unsuru lanse edilirken, tüm bu şartlara rağmen hem en iyi anneliği yapması hem de çalışıp para kazanması ve de ev hanımlığı yapması beklenirken, üzerine bir kusur bulunup şiddete maruz bırakılırken; “kadın hakları” olmasın da ne olsundu?! Kelime dağarcığı 20.000 in üzerinde olan kadının, kendisini 2.000 kelime ile ifade edebilen karşı cinsine rağmen; sesinin duyulamaması, kendini savunabileceği ortamın sunulmaması ne acı. Hal böyle olunca, kadının da özel olarak yasaların koruması altına alınması bir ihtiyaç oluyor.

Durum böyle olunca, psikoloji kitaplarında ‘çocuk psikolojisi’, ‘ergenlik psikolojisi’ ve ‘yaşlılık psikolojisi’ dışında “kadın psikolojisi” başlığının da eklenmesinden yanayım. Kadın psikolojisi anlaşılması gereken, türlü gelişim basamakları olan bir süreç aslında. Kadın olarak dünyaya gelmek, kadınlıkla tanışmak, kadınlığını yaşayabilmek, kadınlığın kadına yaşattıkları, kadınlığın maruz kaldıkları, anne olan kadın, aile içindeki kadın, eşinin yatağındaki kadın, toplumun içindeki kadın… gibi gibi.

Bu kadar rolü üzerine alabilecek güçte yaratılmış olan, özel insan ırkı hem cinslerimin Kadınlar Günü’nü yürekten kutluyorum. Her şeye rağmen iyi ki varız!